İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu

XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozo...

Descripción completa

Guardado en:
Detalles Bibliográficos
Autor principal: Arife Ünal Süngü
Formato: article
Lenguaje:AR
EN
TR
Publicado: Ibn Haldun University 2018
Materias:
H
P
Acceso en línea:https://doaj.org/article/0e6b32e5f96b462ea29078e825c2ab56
Etiquetas: Agregar Etiqueta
Sin Etiquetas, Sea el primero en etiquetar este registro!
id oai:doaj.org-article:0e6b32e5f96b462ea29078e825c2ab56
record_format dspace
spelling oai:doaj.org-article:0e6b32e5f96b462ea29078e825c2ab562021-11-18T17:44:29Zİbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu10.36657/ihcd.2018.482651-379Xhttps://doaj.org/article/0e6b32e5f96b462ea29078e825c2ab562018-07-01T00:00:00Zhttps://journal.ihu.edu.tr/index.php/ihu1/article/view/62https://doaj.org/toc/2651-379XXIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz.XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz. Arife Ünal SüngüIbn Haldun Universityarticleİbn HaldunAkılBilgiİdrakSocial SciencesHLanguage and LiteraturePArts in generalNX1-820ARENTRİbn Haldun Çalışmaları Dergisi, Vol 3, Iss 2 (2018)
institution DOAJ
collection DOAJ
language AR
EN
TR
topic İbn Haldun
Akıl
Bilgi
İdrak
Social Sciences
H
Language and Literature
P
Arts in general
NX1-820
spellingShingle İbn Haldun
Akıl
Bilgi
İdrak
Social Sciences
H
Language and Literature
P
Arts in general
NX1-820
Arife Ünal Süngü
İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
description XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz.XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz.
format article
author Arife Ünal Süngü
author_facet Arife Ünal Süngü
author_sort Arife Ünal Süngü
title İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
title_short İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
title_full İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
title_fullStr İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
title_full_unstemmed İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
title_sort i̇bn haldun’a göre akıl ve bilginin oluşumu
publisher Ibn Haldun University
publishDate 2018
url https://doaj.org/article/0e6b32e5f96b462ea29078e825c2ab56
work_keys_str_mv AT arifeunalsungu ibnhaldunagoreakılvebilgininolusumu
_version_ 1718420709625036800