Orta Çağ Akdeniz’inde Beyrut Limanı

Akdeniz, yalnızca sularının ıslattığı topraklar için değil bütün dünya için tarih boyunca son derece mühim bir coğrafya olmuştur. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını sarmalayan bu deniz, binlerce yıldır etrafındaki toplumları birleştirerek siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda yoğun etkileşimlerin yaşa...

Descripción completa

Guardado en:
Detalles Bibliográficos
Autores principales: Abdullah EKİNCİ, Büşra BARAN
Formato: article
Lenguaje:EN
TR
Publicado: Celal Öney 2021
Materias:
Acceso en línea:https://doaj.org/article/31a7212e829148e5b1cc3d1bc2e3275e
Etiquetas: Agregar Etiqueta
Sin Etiquetas, Sea el primero en etiquetar este registro!
Descripción
Sumario:Akdeniz, yalnızca sularının ıslattığı topraklar için değil bütün dünya için tarih boyunca son derece mühim bir coğrafya olmuştur. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını sarmalayan bu deniz, binlerce yıldır etrafındaki toplumları birleştirerek siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda yoğun etkileşimlerin yaşandığı bir bölge olduğu gibi büyük kültür ve medeniyetlere de ev sahipliği yapmıştır. Bu sular etkisini yalnızca kültür ve medeniyette değil ekonomi, siyaset ve sanatta da tarih boyunca hissettirmiştir. Tüm çağlar boyunca yoğun ticari faaliyetlerin ve kültürel alışverişin yaşandığı liman kentleri, farklı medeniyetlerin kaynaştığı yerleşkeler olmuştur. Bu limanlardan demir atan gemilerde taşınan sadece mallar değil; kültür, ilim ve sanatta olmuştur. Bu çalışmaya konu olan Beyrut şehri de tıpkı diğer önemli Akdeniz Liman kentleri gibi tarih boyunca kültürel ve ekonomik işlevselliğini koruyan bir kent olmuştur. Orta Çağ Akdeniz’inde siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda çok farklı yapıların etkileşimi ve çatışması söz konusudur. Çok kültürlü ve son derece zengin olan liman kentlerinin bünyelerinde barındırdıkları tarihi yapılar tarih boyunca Akdeniz’e hükmeden farklı medeniyetlerin izlerini taşımaktadır. Kuzey Afrika’daki Roma harabeleri, İber Yarım adasındaki İslami yapılar ve Suriye’de bulunan Haçlı kaleleri Akdeniz’de kesin ulusal sınırların olmadığını ve dini bir aidiyetin var olmadığının göstergesidir.