‘Yol Ayrımı’ Filminin Politik Eleştirisi

Politik eleştiri, Marksist kuramı esas alarak oluşturulmuş bir film eleştiri yöntemidir. Bu yöntem, Marksist kurama özgü üretim biçimi ve ilişkileri; alt yapı-üst yapı ilişkisi; ideoloji ve yanlış bilinç; yabancılaşma ve metalaşma gibi kavramları birbiri ile ilişkili biçimde ele alır ve ‘yönetmenin...

Descripción completa

Guardado en:
Detalles Bibliográficos
Autor principal: Barış Kılınç
Formato: article
Lenguaje:EN
TR
Publicado: Erciyes University 2019
Materias:
Acceso en línea:https://doaj.org/article/6931e9ff615d4556ad7e762d0bf06584
Etiquetas: Agregar Etiqueta
Sin Etiquetas, Sea el primero en etiquetar este registro!
Descripción
Sumario:Politik eleştiri, Marksist kuramı esas alarak oluşturulmuş bir film eleştiri yöntemidir. Bu yöntem, Marksist kurama özgü üretim biçimi ve ilişkileri; alt yapı-üst yapı ilişkisi; ideoloji ve yanlış bilinç; yabancılaşma ve metalaşma gibi kavramları birbiri ile ilişkili biçimde ele alır ve ‘yönetmenin egemen üretim ilişkileri içindeki yeri, sınıfsal koşulları ve ideolojisi’, ‘filmin üretildiği üretim koşulları ve üretim biçimi’, ‘filmin öyküsünde ve karakterlerinde tipiklik ve bütünlük’, ‘filmin ele aldığı öyküyü işleme biçimi ve biçemde özgünlük’ ve ‘filmin politik bağlamı ve bu bağlamın eleştirisi’ gibi birbirini tamamlayan ölçütlerden oluşur ve bu ölçütler yardımıyla bir filmin Marksist kuramdan ve literatürden yararlanarak nasıl eleştirileceği sorusuna cevap verir. Bu makalenin konusunu, Yavuz Turgul’un son filmi, Yol Ayrımı’nın politik eleştirisi oluşturur. Dolayısıyla makalede, amaçlı örnekleme yöntemine bağlı kalarak seçilen ve 2017 yılında gösterime giren Yavuz Turgul’un Yol Ayrımı filminin eleştirisi amaçlanmakta ve bu eleştirinin sözü edilen yöntem ile yapılıp yapılamayacağı sorusuna cevap aranmaktadır. Ayrıca bu filmin, yönetmenin özgeçmişine ve film yapım olanaklarına bağlı olarak, tipiklik ve bütünlük özelliklerini içinde barındırmadığı; biçem açısından metalaşmış ve özgün olmadığı, politik olarak didaktik ve zorlama olduğu; var olan üretim biçimi ve ilişkilerini olduğu gibi yansıtmak yerine, hem öyküsüyle hem de idealize edilmiş karakterleriyle yönetmenin dünyayı ve ülkesini algılama biçimine bağlı öznel gerçekliğini seslendirdiği varsayılmaktadır.