SİNEMADA ALGI YÖNETİMİ VE TANRI-OĞUL İŞBİRLİĞİ: IAN FLEMİNG VE JAMES BOND ÖRNEĞİ

Bu çalışmada tanrısal bakış açısıyla yaratılan James Bond karakterinin izleyicilerin algılarını nasıl ve ne yönde etkilediğini, güçlü bir İngiltere algısı yaratmak ve izleyiciler tarafından haklı bulunması için neler yapıldığını, karakterin hangi bakış açısıyla tasarlandığını ve filmlerin yapısının...

Descripción completa

Guardado en:
Detalles Bibliográficos
Autor principal: Onur Ataç
Formato: article
Lenguaje:EN
TR
Publicado: Erciyes University 2017
Materias:
Acceso en línea:https://doaj.org/article/a5ad4de6c6e04b65adb5c6f1fbab5a66
Etiquetas: Agregar Etiqueta
Sin Etiquetas, Sea el primero en etiquetar este registro!
Descripción
Sumario:Bu çalışmada tanrısal bakış açısıyla yaratılan James Bond karakterinin izleyicilerin algılarını nasıl ve ne yönde etkilediğini, güçlü bir İngiltere algısı yaratmak ve izleyiciler tarafından haklı bulunması için neler yapıldığını, karakterin hangi bakış açısıyla tasarlandığını ve filmlerin yapısının nasıl olduğunun gösterilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda algı yönetimine değinilerek, izleyiciler üzerinde ikna ve yönlendirme amacıyla neler yapılabileceğinin üstünde durulmuştur. Ayrıca Ian Fleming’in gizli ajanlık deneyimleri sayesinde hayali bir süper kahraman yaratarak seyirciler üzerinde güçlü bir İngiltere algısı oluşturmak istediğine dikkat çekilerek, Fleming’in casusluk günlerine de kısaca değinilmiştir. Çalışmaya katkı sağlaması açısından bir adet James Bond filmi de söylem analizi yöntemiyle incelenmek üzere konuya dâhil edilmiş, kötü karakter ile Bond’un sunumlarına dair diyaloglar üzerinden örnekleme yapılmıştır. James Bond ve onun yaratıcısı Ian Fleming arasındaki Tanrı-Oğul ilişkisini konu alması bakımından önemli olan bu çalışma, karakterin İngiltere için önemine de vurgu yaparak, başlangıcından günümüze ulusal ve uluslararası alanda ölümsüz bir kahramana dönüştürülmek istendiğini irdelemiştir. Çalışmada, Bond karakterinin İngiltere’nin imajını kurtarmak için yaratıldığına ve İngiltere’nin gerçekleştirmek istediği idealleri ile hedeflerini Bond aracılığıyla sinema perdesine aktarmaya çalıştığı sonucuna ulaşılmış ve izleyicilerin algıların istenilen doğrultuda yönlendirebileceği görülmüştür.