Simülasyon Argümanı ve İnsanın Özü: The Congress Filminde Güzellik Algısının Sinematik Evreni
Hollywood’un içinde bulunduğu Batı kültürünün temel taşlarından birisi olan güzellik mitinin, 1930’lu yıllarda başlayan yıldız sistemi ile doruğa ulaşması ve takip eden yıllarda bilhassa kadınların fiziksel görünüşlerini belirleyen kuralları çerçevelediği bilinmektedir. Ne var ki teknolojik gelişme...
Guardado en:
Autor principal: | |
---|---|
Formato: | article |
Lenguaje: | EN TR |
Publicado: |
Erciyes University
2021
|
Materias: | |
Acceso en línea: | https://doaj.org/article/bee6073460e74dc9ae472eb8070128a3 |
Etiquetas: |
Agregar Etiqueta
Sin Etiquetas, Sea el primero en etiquetar este registro!
|
Sumario: | Hollywood’un içinde bulunduğu Batı kültürünün temel taşlarından birisi olan güzellik mitinin, 1930’lu yıllarda başlayan yıldız sistemi ile doruğa ulaşması ve takip eden yıllarda bilhassa kadınların fiziksel görünüşlerini belirleyen kuralları çerçevelediği bilinmektedir. Ne var ki teknolojik gelişmeler ışığında gençliğin ve güzelliğin övülmesi, daha uzun yıllar yaşlanmaktan kaçınılmasının telkin edilmesi, yaşlılığın insanı bir hiçe çevirmesi fikri sosyal medyanın da yardımı ile her geçen gün toplumda kabul gören bir düşünce haline gelmektedir. Ari Folman’ın yönettiği, fütürist bir distopya filmi olan The Congress (Son Şans), Stanislaw Lem’in The Futurological Congress (1971) adlı kitabından esinlenerek gerçek ve anime edilmiş görüntünün bir arada kullanılarak çekildiği bir filmdir. Yönetmen, Hollywood’un güzellik mitinden yola çıkarak, ana akım kültürün bitmeyen metalaşmasına ait göndermeler ile filmi şekillendirmiştir. Bu çalışma, güzellik algısının yanılsama ve gerçeklik teorileri ile harmanlanarak sunulduğu filmde bu algının insanın var oluşunun hiçe sayılması pahasına değerli kılınması üzerinde durmaktadır. Analiz sonucunda ise bir aktrisin kimliğinin dijital imgeyle belirlenmiş yeni film endüstrisinin hizmetinde nasıl yok olduğu ve sanat eserlerinin biricikliklerinin kaybolması gibi, insanların da biricik ve eşsiz olma özelliklerinin geride bırakılarak insan yığınları şeklinde sistemin ilahlaştırdığı kişilere benzemelerinin desteklendiği görüşünün irdelendiği sonucuna ulaşılmıştır. |
---|